Abdullah HAKTANKAÇMAZ
Allah katında yeryüzünde debelenenlerin en kötüsü, akıllarını işletmeyen sağır ve dilsizlerdir. (Enfal 22)
Dere tepe, dağ taş dolaşmayı çok seven tek gözlü bi adam
varmış. Yürür yürür gider, gider gider yürürmüş.
Birgün uzaklarda renkleri karmakarışık bi köy
görmüş; alacalı bulacalı garip bi köy.
Yaklaşmış köye doğru. Yolları bir tuhaf,
evleri bir tuhaf,
insanları bir tuhafmış köyün.
Köyün içine girince anlamış
meseleyi. Körler köyüymüş burası.
Kadınların, erkeklerin, çocukların velhasıl
herkesin sımsıkı kapalıymış gözleri.
Gezgin tek gözlü adam karar vermiş burda yaşamaya.
"Hiç değilse benim tek gözüm var" diyormuş.
"körler ülkesinde şaşılar kral olur derler.
Ben de bunların başına geçer yaşarım" diye geçirmiş içinden.
Körlerin gözleri yokmuş ama elleri, kulakları,
burunları çok hassasmış.
Kendilerine göre kurdukları bir düzen içinde
yuvarlanıp gidiyolarmış.
Adam şaşkın
hallerine bakıyomuş onlarin. Yürümeleri,
konuşmaları doğrusu başka türlüymüş.
Birgün körlerden biri ötekilerden birinin malını
çalmış. Sadece tek gözlü adam görmüş bunu.
Bağırarak ilan etmiş "filanca
falancanın malını çaldııı"
Körler; nerden biliyosun ki demişler, o kadar
uzaktan duyamazsın ki?
Ben duymadım, gördüm demiş adam. Gözüm var benim,
görüyorum...
Körler göz diye, görmek diye birşey bilmiyolarmış.
Uzun zaman içinde çoktan unutmuşlar bu hissi.
Ne demek görmek, demişler. Nasıl görüyosun yani, duyulmayacak mesafeden anlayabiliyor musun ne olup bittiğini?
Anlıyorum tabi demiş adam.
İnanmayız, imtihan edeceğiz seni demişler.
Adamı almış uzakta bi yere dikmişler.
Tecrübeleriyle eminlermiş ki o uzaklıktan hiçbişey duyulamaz. Anlat bakalım
demişler, biz şimdi ne yapıyoruz şimdi?
Adam anlatmış:
oturuyorsunuz, kalkıyosunuz, koşuyosunuz, yemek
yiyosunuz, şu şunu yaptı, bu bunu yaptı falan...
Derken körler bi evin içine girmişler, bağırmışlar.
"hadi anlatsana..."içeri girdiniz,
göremiyorum ki demiş adam.
ne olmuş yani içeri girdiysek, 50 santim fark var, anlat hadi anlat demişler.
Arada duvar var ama demiş adam, göremiyorum...
Körler, sen atıyosun demişler. Deminki tesadüftü,
bak şimdi bilemiyorsun...
-Çıkın dışarı söliyeyim demiş adam. Bu kadar mesafeden duyduktan sonra ha içerisi ha
dışarısı demiş körler.
" Ama ben duymuyorum, ben görüyorum " diyormuş adam.
Öyle şey olmaz demişler. Sende bi sorun var.
Saçmalıyosun, acayip şeyler
sölüyosun. Hekime muayene ettireceğiz seni.
Adamı yaka paça hekime getirmişler. Hekim de kör
tabi. Elleriyle yoklamaya başlamış.
Adamın açık olan gözünü kastederek
"Buldum" demiş, sorun burada...
Saçmalaması bundan dolayı diyormuş, şimdi
düzeltirim ben onu deyip gezginin sağlam gözünü kör etmeye çalışıyormuş...
Körler ülkesinde kral olmak isteyen gezgin zor
kurtarmış kendini onların elinden.
Sözün Özü:
*KÖRLER GÖRENLERİ ANLAYAMAZLAR.
*SAÇMALIYOR SANIRLAR VE ONU DÜZELTİP
*KENDİLERİNE BENZETMEK İÇİN
*GÖREN GÖZÜ KÖR ETMEYE UĞRAŞIRLAR."
Onun için izinle aynı düşünmeyen insanlara kızmayın.
Olup biteni nasıl görmüyorlar, anlamıyorlar diye kızıp öfkelenmeyin.
Her varlığın belli bir enerji düzeyi var ve her varlık ancak anladığı ve okuduğu seviyeye uygun bilgilere ulaşabilir. Ve akli yetisine göre onu manalandırır, anlsr. Her varlık sadece evrendeki yayının kendi frekansına uygun ve yaradılış fıtratına uygun olanını alır. Üstündeki diğer yayınları duyamaz, göremez, hissedemez. Bundandır ki:
(ARAF 179) da Yaradan, "Yemin olsun ki, biz, cehennem için, cinlerden ve insanlardan, birçok kişiye vücut verdik/birçoğunu döllendirip yaydık. Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar. Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar." diye buyurarak bu gerçeğe dikkat çeker...
Unutmayın; İki kapalı göz bile, kör bir akıldan fazlasını görür.
Ayrıca; kafeste büyüyen kuşlar, uçmayı hastalık sanırlar.
Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir.
Akıl ve gönül körse,
Ne yazar gözü görse...
HOŞ ve ESEN KALIN.
(A.Hktnkçmz)