Dobra Dobra Haber Gerçek Haberin Kaynağı

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Kategori : GÜNCEL
Haberin Tarihi :   04 Nisan 2024 - 23:28

Mehmet Atlı da Bugün Doru Atıyla Yürüdü Sonsuzluğa

Büyüt
Küçült
Mehmet Atlı da  Bugün Doru Atıyla Yürüdü
İbrahih Halil Çelik "Başta kederli evlatlarına, değerli aile fertlerine, milli eğitim camiasına ve seni seven öğrencilerinle aziz dostlarına Yüce Rabbimden sabırlar diliyorum. Urfamızın kaybı büyüktür. "

Bugün Ramazanın yirmi beşi.  Yarın yirmi altıyı ,  yirmi yediye bağlayan Kadir Gecesi. Bin aydan daha hayırlı bir gece. Kur’anı Azimin Hira Mağarasında inzal olduğu gece. Yüce Rabbimin kullarına af için  rahmetinin  sabah aydınlığına kadar devam ettiği gece. Zulmettin nura gark olduğu gece.   Allah’ın insanlara ikram ettiği  zaman içinde bir zaman müjdesidir. Bir ömür gecesidir. Bu gece bir kader gecesidir. İşte senin de kaderin buna bir gün kala bu yürüyüşe çıkmak  düştü.  Mehmet Atlı  yine erken hareket etti bizden önce ve doru atıyla yürüdü sonsuzluk alemine. Ruhu bu  fani dünyadan uçtu  yüce ervah alemine.

                 Allah rahmet etsin. 

                Mekanın cennet olsun.  

      Reşit Yardımcı beni aramış her dem olduğu gibi mutlaka bir haberi vardır.  Var olsun Reşit Hoca. Hiç bir dostumun vefat haberini atlamaz.  Bilir benim dostlarıma karşı vefa duygularımı. Benim bulunduğum yerden telefonum çekmiyormuş. Mesajlarda ulaşılmayan telefonlardan Reşit Yardımcı hocanın beni  aradığını gördüm. İçime bir sızı düştü. Anladım bir yıldız daha kaydı gönlümün sarayından. Sevdiğim bir dostum daha göçtü öte aleme. Hemen aradım Reşit Hocayı,  aldım ondan  bu acı haberi.  Onun da üzüntüsü büyüktü. O da severdi böyle doğru dürüst dostları. Onunda meslektaşı idi Mehmet Atlı. Dertleştik Reşit hocayla , hayırla yad ettik rahmetliyi ve oğlu Halil’in telefonunu bana iletti. Atlı Muğla Marmaris’te vefat etmişti. Vasiyeti üzere oraya defnini vasiyet etmiş çocuklarına. Ruh gurbete gelirken sılaya hasret çeker. İşte bugün ruhu sılaya avdet etmiş ve hicretten sılasına dönüş yapmıştı. Evlatları ve sevinlerini hüzün içinde bırakarak Mehmet Atlı göçmüştü . Yolun açık olsun. Kabrin cennet bahçelerinde bir bahçe olsun. Bizden de önden giden tüm dostlarımıza selam söyle. Birgün bizde göçeceğiz bu fani dünyadan geleceğiz adli vatanımıza . Her gelen bir gün gitmek için gelmiştir bu dünyaya. Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem azabından azat olan bu Ramazan ayında herkese nasip olmaz böyle bir hicret. Sen Rabbimin şanslı kullarındansın . Çünkü gününün çoğu camii kubbesi altında geçiyordu ahir deminde. 

       Yüce Nebi ölüm için şöyle buyurmuş: “ İnsanoğlunun ağzının dadı kaçıran acı olay.” Evet! İnsanı ürküten bu acı hadise beni ta götürdü çocukluk yıllarıma. Onunla aynı Hal Pazarında geçmişti çocukluğumuzun bir kısmı. Ben çaycı çıraklığı yaparken o da babası Halil amcanın yanına sık sık gelirdi  Mevlevihane Hal Pazarına. Onun muhasebede oturduğunu hep görürdüm. Benim elimdeki  okuduğum kitaplara merakla bakardı. Bir elimde çay terazisi, diğer elimde ise bir kitap olurdu. Hal pazarı esnafı buna  alışmıştı. Kitaplı Çaycıya çıkmıştı bizim adımız. Bazende okuduğum kitapları onunda okuduğu söyler kitap üzerine konuşurduk. Sonra kader bizi aynı idareci kadrosu içinde bir araya getirdi. Ben Yaygın Eğitimde yönetci, o da  Örgün Eğitimde idareci oldu. İkimizde milli eğitim müdür yardımcısı olduk. Ancak ben Halk Eğitimi Başkanlık  görevini , milli eğitim müdürü yardımcısı görevinden daha çok sevdim. 

       Halk Eğitimi Başkanlığı Bahçemizde ne güzel günlerimiz geçti onunla. O, fikren dokuz ışıkçı,   bense   Nur Çeşmesi ile Büyük Doğu Pınarı ve Diriliş kaynaklarından nemalanmış biri idim. Bizler Urfa’ya gönül vermiş bir kadro idik. Gerek Ülkücü öğretmenler ve gerekse Merküreci öğretmenler olsun hepimizin gayesi Mezopotamya’nın bu kadim şehrinde;  İbrahimi bir çizgiyi , Muhammedi bir sada ile hayata hakim kılmaktı. Benle sen ayrılmaz iki parça idik. Herkese birer örnek idi bizim dostluğumuz. Milli Eğitim Müdürü Sadık Ödemiş, bu dostluğumuza hep gıpta ile bakardı. Zamir ile Emin Kara da buna hayran olurlardı. 

     Rahmetli Abdülkadir Subaşı, Salih Beşkardeş, Abdülkadir Hamalı, Sabri Sorguç, Celal Aşar,Şani Eren,Naci Kaysı, Ali Bahçivan, Ali Kaysı, Ferit Hamavioğlu, İbrahim Halil Erbil, Ali İpek, Osman Öncel ve Müslüm Erbil , Ahmet Ural, Ahmet Peltek, Mehmet Kına, Nabi Parlakçı, Reşit Yardımcı,Adil Saraç, Mahmut Karakaş, Müslüm Çiftçi, Mehmet Akıllı, Ali Kazaz, Mehmet Çini, Hikmet Parmaksız, Hasan Çelik,Nejat  Ergüven, Ahmet Ayoğlu, Mahmut Kaya, Nihat Kürkçüoğlu ve diğer dostlarımız buna şahittirler. 

     Hatta Halk Eğitimi Bahçesinde geçen bir günümüzü aldığım notlardan  şöyle hatırlıyorum:

     “ Başkan İbrahim Halil Çelik daha oturmadan koltuğuna misafirleri  göründü bahçe kapısından. Hoş gelişler ve kucaklamalardan sonra oturdular bahçedeki  masanın etrafına dizili sandalyelere. Sigara ikram ğedildi  ve çaylar geldi peş peşe. Sohbet koyulaştı. Sigara dumanları göğü kaplamıştı adeta o güzelim bahçede.  Sanki bir Sultan Hamamının külhanı  yanıyor  idi bahçede. Altı tiryaki yakmışlardı  peş peşe Adıyaman  dağ tütününden sarma sigaralarını.  Küllüklerde  sık sık boşalıyordu , boşalan çay bardaklarıyla birlikte. Hava biraz esintili idi.  Güllerin yaprakları sallanıyordu. Açan güllerin kokusu etrafa dağılıyordu. Sanki duman kokusuna tabii bir esans sıkılıyordu kendiliğinden. Dostların  manidar sohbeti sanki zikir  meclisine döndürmüştü bahçeyi . 

        Mırra cezvesi , kallavi fincanlarla   gözlüklü Mehmed’in  ellerinde  şiir gibi  şakıyordu.  Fincanlar  aruz  bahirleri gibi gazeller okuyor  idiler gözlüklünün ellerinde. Temiz bir peşkir atmıştı  gözlüklü Mehmet omuzlarına. Cepleri bol,  temiz bir önlük bağlamıştı beline.   Önce elindeki  fincana mırra koydu  ve herkesin göreceği  bir fırtla içti . Adettir bu içim bizde. Zira  bu  kahvenin hilesiz , zehirsiz ,  temiz ve sağlam olduğu  beyandadır bu içim. İçtiği fincanı  koydu önlüğünün  boş cebine. Ve elinde tuttuğu temiz fincanlardan ustaca mırrasını  damlatttığı ilk fincanı ikram etti İl Özel  İdare Müdürü Mahmut Yaşar Uğur  beye. Mahmut Yaşar bey ufak tefek,  gür,kıvırcık  , kır saçlı, yüz hatları keder çizgileriyle çizik çizik,  sert bakışlı dürüstlüğün kitabını yaşayan biri idi.  Hadinden fazla titiz , haşin tabiatlı , ateş parçası , kılıç gibi doğru bir bürokrattı.   İl Genel Meclisi üyelerinden Hilvanlı  Beklr Seymen ağa ve  Badıllı Aşireti Reisi Hacı Halil Badıllı beylerle arası çok iyi idi. Urfa’ya gelen Valilere bırak araçları,  gereçleri bile zimmetliyecek kadar hassas biri idi. Mahmut bey ,Urfa siyasetini de  iyi bilir ve aşiretler arasındaki  münasebetleri de  okumakta çok  mahir biri idi. Senelerin  kazandırdığı  tecrübe onu bir insan sarrafı yapmıştı. Entellektüel bir idareci idi. O ,aruzla şiir yazma geleneğini Urfa’da devam ettiren vilayet  tahrirat katibi Rüknettin Akbaş beyle boy ölçüşen  bir şairimizdi.  Rüknettin bey öyle kolay kolay çıkmazdı toplum içine , kapalı bir define  idi o. Ancak erbabına da açıldı mı o tam  açılan bir hazine olurdu . O zaman da sohbetine de doyum olmazdı Rüknettin beyin. Namı diğer “ Paşa” idi  Rüknettinin.  Bembeyaz  yüzlü, kaşları  ve saçlarıda doğuştan  beyazdı ,gözleri açılmazdı güneşte onun.  Albino hastasıydı Rüknettin Akbaş.  Mahmut Yaşar beyin tek el ile yoğurduğu  çiğköfteyi çok az  kimse yapardı  Urfa’da. Misafir olduğu evde çiğköfteyi o yoğuracaksa şayet ;  isotun anasını ağlatırdı. Tam bir isot düşmanı idi Mahmud Yaşar bey.

         Gözlüklü Mehmet ,İkinci fincanı uzattı  Milli Eğitim Müdür Yardımcısı , Mehmet Yaşar Atlı beye.  Mehmet  Yaşar Atlı bey disiplinli, kaidelere riayet eden , işinin  erbabı bir eğitimci idi. Sözünün eri iyi bir dosttu.    Üçüncü fincanı da uzattı Matematik öğretmeni  Mahmut Kaya  hocaya. Mahmut hocanın  öğrencileri arasında lakabı : “ Tatlı” idi.  Tatlı Mahmut Kaya Hoca ! . Gerçekten dünya tatlısı bir dile sahipti  Malatya şekerpare kaysısı gibi idi Mahmut hoca. Zira dedeleri  Malatyadan Urfa’ya gelip  yerleşenlerdendi. Nüktedan mı nükteden idi Mahmut hoca. İlk görüşte insanı samimiyetiyle kuşatırdı. İnsanları kendine ram ederdi. 

        Felsefe hocası Abdülkadir Subaşı da  bir filozof edasıyla aldı dördüncü sırada   kallavi fincanı gözlüklü Mehmed’in elinden. .Sanki tüm felsefeyi bu kallavi  fincana sığdırıpta  içecekti Farabi’den kalma bir tavırla. Harran felsefe ekolünün son temsilcisi gibi ; mırrayı  içerken baktı manalı manalı gözlüğünün üstünden   hepimize. Yüzünde doğduğu yılda Urfa’da çeçe sineklerinden kalma  şark çıbanı (güzellik ) izlerini taşırdı Abdülkadir Kirvem.  Bu çıban onun yüzüne vurulmuş bir mühür gibi duruyordu. Pek konuşmaz , ama konuştu mu da pir konuşurdu filozof Abdulkadir Subaşı kirvem!. Öğretmenlikte ; öğrencileriyle çoğu kez kavgalı idi Abdülkadir  Subaşı. Notu çok kıt idi. İnanırım Aristo veya ibni Rüşt bile sınava girse dersinden geçecek  notu zor alırlardı Abdulkadir Subaşından. Onu İstanbul Üniveritesi ,Edebiyat Fakültesi, Felsefe  gece bölümüne  Başkan  kaydetmişti kendisi de Edebiyat Fakültesinde öğrenciyken.  Felsefeye kaydını yaptığına çok üzülür ; acaba yoldan çıkar mı Abdülkadir diye ? . Çok şükür korktuğu olmamıştı Başkanın. Tam tersine  O, ibni Rüştün yolunda yürüyeceğine ;   Ebu Hanife bin Sabittin yolunda yürüyen bir mücahit  olmuştu. Mübarek; münakaşalarda dilini bazen kılıç ve bazende savaş baltası gibi kullanırdı filozof Abdülkadir Subaşı.  

        Akşam Lisesi Müdürü Mehmet Oymak  kahve sırasını beklerken o da göz ucuyla Filozofa  bakmıştı haşince.  Kim bilir içinden ne geçmişti Oymak’ın ? Takılacaktı belki filozofa.? Ama  şimdi yeri değildir diye vazgeçmişti sanki  bu işten?. Oymak çalışkan , Urfa için yapılan her şeyde  yer almak için can atan biri idi.  Onun Urfa folkloründe  büyük bir emeği  vardı. Beşinci  kallavi fincanı da  Mehmet Oymak almıştı  gözlüklünün elinden. Zivanlı Köyü  ağası gibi ; önce fincandaki mırranın üstüne Mecnun’un Leyla’sına   yazdığı  Aşk Gazelini okur gibi    mırrayı fincanında gezdirdi, usta bir ince hareketle  ve apardı dumanlı dudaklarının arasından ,  çekti  ve  bir fırtta içti. . Burun deliklerinden kahve kokulu dumanlar savruldu gök yüzüne. Sanki duman duman olmuştu Oymak. Bu bir nisbet  idi belli ki felsefeci Abdülkadire? Abdülkadir , arkadaşlarımız  içinde  en yaşlısı  idi ve sadece Başkan “ ihtiyar “ diye bilirdi  kendisine. Nihat Kürkçüoğlu ile aynı sınıfta okumuşlardı Urfa Lisesinde senelerce. Nihat Kürkçüoğlu, Urfa’nın değil artık Türkiye’ye mal olmuş bir Ressam idi. 

       Altıncı sırada ise ; İş ve İşçi Bulma Kurumu Müdürü Salih Beşkardeş vardı. O da  bir Beykapısı  kabadayısı gibi bekliyordu gözlüklü Mehmed’in kallavi fincandaki mırrasını. Salih ; ihtiramla  uzatılan  kallavi fincanı  gözlüklünün elinden aldı  ve iki yudumda mırrayı götürdü acıyı bal eyleyerek gövdesine. Salih ; esmer , vakur , ciddi , düşünceli , temiz bir yüze sahip ve giyimine meraklı, şık giyinir ,kibar  ve dost canlısı biri  idi. Arkadaşlar arasında o seneler önce  Başkana hep “Reis “  derdi. Şakaya pek gelmezdi , hemen kızabilirdi Salih Beşkardeş. Bu huyunu tüm dostları bilirdi. Ama her zaman son anda biri ona musallat  olur ve mutlaka basılırdı  bu bam teline onun. Başlardı bir kavga  ki, o zaman değme gitsin  keyfimize.  Bu kavga her zaman seyre  değerdi doğrusu. Hele öğretmen Müslüm Çiftçi , namı diğer “ Cotari “ ile  olan ağız dalaşları dillere destandı onların kavgaları  tüm Urfa’da.  Bugün Cotari yoktu  şansına Halk Eğitimi merkezinde. Salih’te onun salvolarından kurtulmuştu  böylece. 

         Sıra Başkana  gelince  misafirlerinin  tüm hüzünleri , dertleri , acıları ve kederleri  düşmüştü  sanki onun  payına. Hem yarın yapacağı   konuşmayı düşüne düşüne bir fırtta yudumladı  gözlüklü Mehmedin  dünden beri , tatlı tatlı uğraşarak  hazırlanmış 

olduğu ;demlenerek yağlanmış  kahveyi , kallavi  fincandaki mırrayı, Adıyamanın  dağ tütünden kalın sardığı sigarasının dumanının üstüne çekti , çekti   içine. Yüzüne sanki kan gelmişti.  Bir dağ kalkmıştı  bu dumanla mırrayı içince Başkanın omuzlarından. İçi ferahlamıştı birden. İyi  ki gelmişlerdi bu can dostları bugün onun yanına.  Başkanın  tıraşla ortaya çıkmış çehresi de aydınlanmıştı etrafı  birden.  Sevincine diyecek yoktu Onun.  

         Mırra içimi Urfa’da kutsal bir ayin gibidir.

Katı kuralları vardır bu merasimin   Dede Osman’ın genizden okuduğu gazel ve kasidelerden sonra bu “ Mırra içim ayını “ bir vasiyeti gibidir sevenlerine. Hep rahmetle anılırdı  Dede Osman , bu mırra içimlerinde. 

       Ciğerleri ve zihini bayram etmişti dostlarının bu gelişiyle Başkanın. Keyifli bir sohbet olmuştu  bu kadar  dostun şeref verdiği Halk Eğitimi  bahçesinde. Ağaçların dallarında öten kuşların cıvıltıları,havada uçuşan kelebeklerin raksları  ve çiçeklere konan  bal arılarının vızıltısı kulaklarına  Aceme Şiran makamında bir şarkı  gibi geliyordu. Tatlı bir esinti vardı o gün  Urfa’nın  semalarında   Güler ve   tomurcuklar  sallanıyordu dallarında huşu ile  secdeye  varırcasına.  Güllerin ve hanımeli kokusu saçılıyordu  etrafa  bu esen tatlı  tatlı rüzgarla.” Bunu bir yere not etmişim ben. Bugün senin için yeniden hatırladım. 

     Sen; beni düne götürdün. Aziz dostum hayat hatıraların toplamıdır. Bizim hayatımız sanki biri birine bağlanmıştı. 12 Eylül Darbeci generalleri bizi sürgün etmişlerdi Urfa’dan başka illere. Ve kader beni bu sürgün üzerine şehre Belediye Reisi yapmıştı. Bizim dostluğumuz hep devam etmişti seninle. Bunu bir film şeridi gibi geçirdim  beynimden. Ve yüreğimden kopan bu satırları yazdım senin ardından.

     Urfa ;vefakâr, cefakar, mümin bir münevver ilim erbabı muallimini de bugün gönderdi öte aleme. Mehmet Atlı kardeşim kederimiz büyüktür. Ancak sevincimiz ise, ardından bıraktığın o güzel evlatların ve iyi yetişmiş öğrencilerindir. “ Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum!” ilkesi bizim şiarımızdır. Bu ilim meşalesi kıyamete kadar yanacaktır. Ruhun şad olsun. 

      Başta kederli evlatlarına, değerli aile fertlerine, milli eğitim camiasına ve seni seven öğrencilerinle aziz dostlarına Yüce Rabbimden sabırlar diliyorum. Urfamızın kaybı büyüktür. 

        İnna lilahi ve inna ileyhi raciün.



Sayfayı Yazdır
Print Friendly / PDF
Sosyal Paylaşım
Google
Etiketler :
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
Bu habere ilk yorumu siz yapın.
DİĞER HABERLER
Son Yorumlar
Jocelyne peiffer
PLEASE HELP street cats
Deftere Yaz
Ziyaretçi Defteri
Düşünce ve Önerilerinizi bizimle paylaşın.
1. LİG PUAN DURUMU
Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Dobra Dobra Haber Gerçek Haberin Kaynağı | https://www.dobradobrahaber.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024